Marka adları ve markalamayı gündeme getiren gelişmelerden en önemlisi, üreticilerin ticaret ve tüketiciler üzerinde belli bir denetim, bağlılık ve etkinlik sağlama gerekliliğidir. Üreticilerin isyanını destekleyen en önemli gelişme artan tüketici talebi ve teknolojik gelişme olmuştur. Üreticiler, farklılaşma amacıyla ürettikleri ürün ve hizmetlere ad vererek, koruma için patent almışlar ve reklamı kullanarak toptancı ve perakendecilerin üstünde müşterileriyle doğrudan iletişim kurmuşlardır. Üreticilerin bu yöndeki çabaları, marka yaratmanın doğuşu olarak değerlendirilebilir. Marka ile temel amaç akılda kalmak ve müşterilerin tüketiminde işini kolaylaştırmak olmuştur.
Üreticilerin güçlenmesi ile ürünlerin markalama süreci başlamış ve marka adı ile birlikte logo ve görsel semboller ürünlerin farklılaştırılmasında temel bir araç haline gelmiştir. Marka tek başına isimden oluşan bir şey değil, yazı karakteri, kıvrımları, rengi, psikolojik değerleri olan bir bütündür. Logodaki font, renk ve dizayn seçilirken tüketici algıları göz önünde bulundurulmalı ve bu algıların markanın imajı, vaadi ve sloganı ile paralel olup olmadığına dikkat edilmelidir. Değişen pazar ve tüketici yapısına paralel olarak, gerek görüldüğünde daha başarılı ve güncel bir görünüm sağlamak amacı ile logo değiştirilmeli ancak logonun niteliksel avantajlarını ve anlamını kaybetmemesi için kademeli bir değişiklik yapılmasına dikkat edilmelidir. Marka ürünün ve hizmetin kişi üzerinde bıraktığı psikolojik algısıdır.
Markalaşma yeni bir konu değildir ancak bugün yaşadığımız dünya genel olarak bilgi toplumlarının egemenliği altındadır. Artık tüketiciler istedikleri her türlü bilgiye her an ulaşabilmektedirler. Hızla gelişen teknoloji ve yükselen yaşam standartları ile ortaya her geçen gün yeni kavramlar, yeni teoriler ve yeni buluşlar çıkmaktadır. Tüm bu gelişmelere paralel olarak tüketiciler gitgide daha da bilinçlenmekte ve tüketici beklentileri yükselmektedir. En önemlisi ise diğer iletişim araçlarına internet ve e-postanın da eklenmesiyle tüketiciler artık çok yoğun bir şekilde bilgi bombardımanına uğramakta ve binlerce marka arasında seçim yapmakta hayli zorlanmaktadırlar. İşte bu noktada marka ve markalaşmanın can alıcı önemi ortaya çıkmaktadır.
Yapılan tüm araştırma ve okumalar neticesinde kadınların yaşadığımız dünyada özellikle ekonomik olarak güçlenmesi, evlerinden dışarıya çıkabiliyor olması, çalışır hale gelmesi ve ailenin dış dünyadaki bir kısım görevlerini üstlenmiş olmanın sorumluluğu ile ticaret hayatında önemli bir oyuncu haline gelmiştir.
İçinde bulunduğu bu durumda da kadın kendisini rahatlatmak ve kendisini daha iyi hissetmek, göstermek adına da tüketime yönlenmesinde onun varlığını görecek, bilecek, sürekli değişen duygularına hitap edecek, kavrayacak, onun ihtiyaç ve isteklerini anlayacak, kadına keyif ve özel olma hissini yaşatacak, kendisine ya da aileden birisine alacağı bir ürün ya da hizmette en ufak bir tedirginlik yaşatmayacak ve ona sahip olma hazzını yaşatacak, rengiyle, formuyla, kokusuyla, hissiyle ve sesiyle tüm duyu hislerine dokunacak ve yaşatacak bir marka ortaya konulması günümüz ve geleceğimiz perakendecileri için bir gerekliliktir. Profesyonel markalar gereken noktalarda marka müziği , marka kokusu gibi tamamlayıcı marka unsurlarını da dikkatle planlamalı ve marka stratejilerine dahil etmelidirler. Zira marka mesajı ne kadar fazla duyuya hitap ederse o kadar güçlü olmaktadır.
Eğer kadını anlamamakta ısrar edilir ve hala gücün erkeklerde olduğu ve tüketimi erkeklerin yaptığı düşünülerek hareket edilirse, bunu yapan işletmelerin sonu çabuk gelecektir. Ürün ya da hizmet bir erkeğe hitap etse de bu değişmeyecektir. 1860’larda kurulan Macy’s bugün hala Amerika’nın en iyi perakendecilerinden biriyse bunda temel hassasiyet kadını ta 1860’lı yıllarda anlamış olması ve bunu günümüzde de devam ettirmesi olarak görebiliriz. Dünyada bir ürünü denettirmek için kadına nazikçe ilk dokunan eller belki de R.H. Macy’s’in elidir. Bu hissiyatı anlamak ve bunun üzerine bir marka inşa etme çabası ve çalışanlarını o dönemde özellikle kadınlardan seçmesi, kadının bir değer olarak anlaşılması ekonominin ve piyasaların değişimi için büyük bir kırılma noktasıdır.
“Bugün kadın müşterilerimi anlamak için ne yaptım?” sorusu perakendecilerin kendilerine her sabah sormaları gereken bir soru olmalı. Ne zaman ki bu soruya kendi sektörü, ürünü ve hizmeti için doğru cevapları bulur, işte o zaman Mango, Koton, LV, YSL, Zara, La Senza gibi markalar arasına girecektir.
Güçlü bir marka adı, bir şirketin sahip olacağı en değerli varlıklardan biridir. Bu varlığı kadınla güçlendirmek, daha güçlü bir marka olmanın gerekliliğidir.
Ahmet Kater tarafından hazırlanmış Bahçeşehir Üniversitesi “Marka Konumlandırmada Tüketici Kadın Faktörü” Yüksek Lisans Tezi’nden alıntı yapılmıştır.